Çok değil 30, 40 yıl öncesine kadar İzmir’in sokaklarında dolaşırken yanından geçtiğiniz insanların aralarında Yunanca, İtalyanca, Fransızca konuştuklarına tanık olabilirdiniz ve bu çok normal bir durumdu. Özellikle Punta’da ve Mesudiye çevresinde (şimdiki Alsancak ve Kıbrıs Şehitleri civarı) ne kadar Türk varsa bir o kadar da Rum, Levanten bulunurdu. Müthiş bir çeşitlilik. Daha sonrasında bu yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttu. Ayrıca İzmir’in özellikle Konak – Alsancak çevresi Balkan Savaşları ve mübadele yıllarında Yunanistan anakarası ve Ege adalarından gelen Türklerin ilk yerleştikleri yerlerdi. İzmir’de yaşayan pek çok ailenin soyadlarında bu izleri görebilirsiniz.
Türkiye ve Türkler için olan bu durum haliyle tersi için de geçerli. Yunanistan anakarası ve çeşitli Ege adalarında İzmir ve çevresinden gitmiş pek çok insanla karşılanırsınız. Hatta aynı yerden göçenlerin bazıları birlikte yerleşim yerleri kurup bulundukları yere de geldikleri yerlerden esinlenerek isim vermişlerdir. Vourliotes buna örnek şirin mi şirin bir küçük kasabadır.
Samos adasının Kuzey bandında, Doğu – Batı hattı üzerinde aşağı yukarı “ortalara” denk gelecek bir yerlerde ve kıyıdan yaklaşık 5 Km. kadar içerde, çamlıkların, üzüm bağlarının arasındaki tepelerde, denize nazır tabiat şenliğinin içinde kurulu çok güzel bir kasabadır Vorliotes. 5 Km.’den ne olacak ki derseniz, kıvrıla kıvrıla giden bir yolu olduğu için o 5 Km.’yi siz 10-15 kabul ederek yola çıkın.
İzmir’in Urla ilçesinin asıl adı “Vurla”dır. Daha kolay mı geldi yoksa öyle kalmasın değiştirelim mi dendi bilinmez ama Vurla -> Urla olarak dilimizdeki yerini almış durumda. Samos’un bu bölgesinde İlk 1600’lü yıllarda görülen yerleşim daha aşağıda, kıyı bölgesinde ve yine Urlalılar tarafından kurulmuş. Sonralarda korsan akınlarından bıkan halk (ki bu Ege adalarında sıkça rastlanan bir durum !) kıyıdan 5 Km. kadar içeride, dağ yamacında şimdiki yerine taşınmış. Bu yılların devamında yine ara ara Urla’dan göç almış ama nüfusu hiçbir zaman 1000’leri bile görmemiş. Nihayetinde kasaba “Urla’dan gelenler – Urlalılar” anlamına gelen “Vourliotes” adıyla anılır olmuş.
Pera Vrisi
Kasaba uzun yıllar gelirini bağcılık / şarapçılık ve zeytincilik üzerinden sağlamış. Ne var ki sınırlı iş imkanları, eğitim vb. sebeplerle tersine göç verdiği için bu sektörler çok büyüyememiş. Hal böyleyken kasaba halkı ne olacak bu işin sonu demeye başladığında turizm imdada yetişmiş. Vourliotes adada başka bazı popüler turistik destinasyonların gölgesinde kalmış gibi dursa da gidilmeyi ve gidilmişken ouzo eşliğinde güzel yemekleri, mezeleri yenmeyi, minik meydanında, dar sokaklarında gezinmeyi, çevresindeki tabiatın tadına varılmayı hak eden bir yer. Kasaba girişinde sizi karşılayan “Pera Vrisi” çınar ağaçları altında, hemen dibinde dağdan gelen kaynak suyunun aktığı 200 yıllık çeşmesiyle ve nefis yemekleriyle ilk durağımız olsun. Sezon içinde ve arabayla gidecekseniz daha fazla ilerlemeden Pera Vrisi yakınlarına park etmeniz gayet mantıklı olur. Bu diğer kasabalar için de geçerli. Merkezine park edelim diye ısrar ettiğinizde gir-çık işi için çok kıymetli dakikalarınızı keyifsiz bir yolla kaybedebilirsiniz. Hiç gerek yok zaten çoğu kasabanın bir ucundan diğer ucu yürüyerek 15 dakikayı geçmiyor.
Pera Vrisi tam bir aile işletmesi. Sahipleri baba oğul serviste çalışan çok sempatik insanlar. İzmirli olmanız, Urla’yı bilmeniz sohbetin bir anda derinleşmesine yol açıyor. Çınar ağacı altında yazın bile serinliği olan nefis bir yer. Basit dekorasyonu “salaş balıkçının karadaki versiyonu” dedirtiyor. Yemekler gerçekten çok lezzetli. Kişisel tavsiyemiz her mezeyi tadın ama dilim patlıcan kızartmayı özellikle tadın. Tavada peynir “saganaki” de ayrı bir güzel, çıtır çıtır ve lezzetli. Etler yumuşak ve kurutulmadan pişirilmiş. Afiyet olsun.
Blue Chairs
Bir sonraki restoran tavsiyemiz kasaba meydanındaki “Blue Chairs”. Pera Vrisi ile görünümleri farklı. Önceki köy kahvesi havasına sahipken burası eski bir evin elden geçirilip daha biraz “turistik” hale getirilmişi gibi duruyor. Bu bir sorun mu ? Asla değil… Ayrı bir şirinliği ve güzelliği var. Küçük meydana bakan bahçesi, üzerindeki asmanın gölgesi çok tatlı. Yemek ve diğer konularda içerik kısmına gelirsek kalite yine gayet tatminkar. Yemekler çeşit olarak az çok aynı. Bu civarda başka restoranlar da mevcut. Kalite, lezzet hiçbirinde sizi üzmez. Hangisini tercih edelim bu durumda derseniz, arabanızı park edin kısa bir turunuzu yapın, gözünüze hangisi takılırsa gönül rahatlığı ile oturup, keyfinize bakın.
Bu küçük kasaba, konumu ile nispeten hareketli bir kıyı bölgesinden sadece 5 Km. uzaklaşarak zaman kavramından da uzaklaşmanızı sağlıyor. Sükunet ve huzur garip bir boşluk hissi ile sizi kaplarken günlük mevzuların yanınızdan uzaklaştığını hissedebiliyorsunuz. Yol boyunca yemyeşil yamaçlardan deniz manzarasını seyretmek için birkaç kez durmak gerekebilir. Bol bol fotoğraf çekin, hatıralarınıza ekleyin…